İslam kelamında kaza-kader, husn-kubh, halk’ulefal, ta’dil-tecvir ve salah-aslah üst başlıklarıyla tartışılan konu, muhteva itibariyle hep Allah’ın ahlakî zatiyeti olmuştur. Bu tartışma başından beri iki ana damara ayrılır. Birincisi, tevhidi esas alan ve Allah’ı güç ile özdeşleştiren ve O’nu bu yolla tenzih eden ve hep O’nun haklarını savunan Eşarilik’te, diğeri adaleti esas alan ve Allah’ı mutlak iyilikle özdeşleştiren ve O’nu ahlâk ile tenzih’ etmeye çalışan ve hukukullahı koruduğu gibi insanın da haklarını korumaya çalışan Mu’tezîle’de tecessüm eder.
Bizim Allah tasavvurumuz bizim dünyamızda uzun süreden beri kimin zengin, kimin fakir olacağını, fiyatları, kazaları, felaketleri vakitsiz ölümleri… vs. “ilahi kader” adı altında meşrulaştırmaktan başka neye yarıyor? İnsan özgürlüğünün bu en büyük rakibini, bu yanlış imajı öldürmenin zamanı gelmedi mi? Diğer türlü, Kur’an’daki ’Adaletin Allah’ı nasıl geri gelebilir?