Nasıl ki Honoré de Balzac’ın Zarif Bir Yaşam Üzerine adlı çalışması modernitenin önemli unsurlarından biri olan modayı mizahi bir dille ele alıyorsa, Çalışanın Fizyolojisi de modern şehir yaşamına dair aynı derecede önemli bir konuyu inceliyor: bu¨rokrasi ve onun çarklarının işleyişi. Franz Kafka’nın ofis bu¨rokrasisinin kâbus metafiziğini anlatmasından çok önce, Herman Melville’in Kâtip Bartleby’sinin yayımlanmasından evvel, Balzac, edebi dehası ve kurgu ustalığıyla bizi Paris’te bir ofis hayatına götu¨ru¨yor. 1841’de yayımlanan ve yaklaşık 180 yıl sonra ilk defa Mu¨nif Sair tarafından Tu¨rkçeye çevrilen bu ku¨çu¨k kitapta, Balzac’ın diğer tu¨m eserlerinde göru¨p tanıyıp aşina olduğumuz suretler ve hikâyeler bir kez daha -ama bu sefer beyaz yakalılar olarakbuluşuyor ve ortaya çok renkli bir tablo çıkıyor. Toz yu¨klu¨, stres dolu ve boğucu ofis ortamına dair eğlenceli bir dille kaleme alınan Çalışanın Fizyolojisi, Sanayi Devriminin iş hayatında yarattığı köklu¨ değişikliğe dair asla eskimeyen bir ilk bakış.