Gözlerini yummuş olmasına rağmen kendini dumanlı bir ışık içinde hisseden Ogi, her şeye rağmen yaşamayı isteyip istemediğini düşündü.
Karısını kaybettiği trafik kazasından beri Ogi’nin bedeni kıpırdamıyor ama zihni gücünü yavaş yavaş topluyordu. Ona hayattaki tek yakını olan kayınvalidesi bakıyordu. Ogi, yattığı yerde eski günleri hatırlamaya başladı. Derken başucundaki telefon ortadan kayboldu, giden hastabakıcının yerine yenisi başlamadı, fizyoterapist hiç gelmez oldu, evin bahçesine bakan penceresini sarmaşıklar sardı… Ogi’nin içindeki boşluk büyüyordu.
Çağdaş Kore edebiyatının önde gelen yazarlarından Pyun Hye-young’un 2017’de Shirley Jackson Ödülü’nü alan romanı Çukur, geçirdiği kazadan sonra yatağa bağımlı kalan bir profesörün yaşadıklarını, çevresindeki isimsiz kadınlarla ilişkileri aracılığıyla anlatıyor.