Fethi Benslama, bu ses getiren çalışmasında, radikalleşmeye psikoloji, psikanaliz ve tarihsel analizin verileriyle yaklaşıyor. Ölüm Siyaseti: Cihatçı “Üst-Müslümanlar”, gençleri cihat adına ölüme ve öldürmeye sürükleyen süreçleri ele alırken, din-siyaset ilişkisine değinerek, halifeliğin kaldırılmasının yarattığı büyük travmanın ertesinde İslâm’ın bir siyaset ideali olarak dağılışına değiniyor. Yazar, düşman olarak görülen Batı’yla karşılaşmanın yarattığı kırılmayla birlikte, “daha çok” Müslüman olma, bir “Üst-Müslüman” olma yarışının ortaya çıkışını ve sonuçlarını somut örnekler ışığında inceliyor.
Benslama’ya göre, küresel cihat çağında artık alçakgönüllü, dünyadan el ayak çekmiş, tevazuyu öğütleyen İslâm değil; kibirli, Müslümanlığını sergilemekten ve dayatmaktan haz duyan, nefret yüklü bir güç gösterisi içinde Allah’ı kendine bağımlı kılıp, onu tekeline alan bir cihatçı özne başrolde ve bu belki de İslâm’ın karşılaştığı en büyük tehlike.
“Geleneksel İslâm’da, şehit, ölmeyi arzulamadan ölümü karşısında bulan bir savaşçıdır. Ölümü başka savaşçılarla mücadelesinin doğasında olan bir tehlike olarak kabul eder ama yaşamak ister: Ölürse, fazladan bir ödül alır. İslâmcılığın yeni şehidi içinse, ölüm mücadele sırasında gerçekleşebilecek bir şey değil, mücadelenin ereğidir. Ölmektir zafer.”