Sovyetler Birliği, sadece bir ülkenin değil, aynı zamanda insanlığın eşitlik, özgürlük ve adalet mücadelesinde, bugüne dek yaşanmış en büyük deneyimin de adıdır. Bu sürecin en can alıcı bölümü ise, son derece olumsuz koşullarda gerçekleştirilen sosyalist kuruculuktur. Aynı dönem, hiç kuşkusuz, Stalin dönemi diye de adlandırılabilir. Büyük başarıların ve büyük kırılmaların bir arada yaşandığı bu dönem, Sovyetler Birliği'nin sonraki kaderini de ciddi biçimde belirlemiştir.
Bu kadar önemli olmasına rağmen, Stalin dönemi, gerek kapitasilt kampın Soğuk Savaşı politikaları çerçevesinde ürettiği tamamen asılsız ve yönlendirmeci bulanık siyasi, ideolojik ve akademik havanın, gerekse de Stalin sonrası Sovyet yönetimlerinin kah anti-Stalinist, kah Stalin'i ve uygulamalarını neredeyse yok satan sansürcü yaklaşımlarının etkisiyle, yeterince gerçek belge olgularıa dayalı bir biçimde tartışılamamıştır. Özellikle son zamanlarda Rus yada - hala ciddi bir kısmı gizli kalmakla birlikte - ortaya çıkan birtakım arşiv belgelerini derleyip kamuoyunun bilgisine sunan ve bu belgelere dayanarak daha rasyonel yorumlar yapan bazı araştırmacılar, Stalin döneminin, bugüne kadar çokça karşılaşıldığı gibi basit bir ahlaki terminolojinin çerçevesine sığdırılamayacak kadar karmaşık olduğunu açıkça göstermiştir.
Bu tür araştırmacıların belki de en önde geleni, özellikle Stalin dönemi konusunda bir uzman olan, Rusya Bilimler akademisi'nden tarihçi Yuriy Jukov'dur. Bir Marksist olmayan, ama Öteki Stalin'de Sovyetler Birliği'nin son derece kritik, belki de bir dönem noktası denebilecek dört-beş yılını anlatırken olabildiğince objektif kalmaya çalışan Yuriy Jukov, Stalin hakkında, biri onu her şeyiyle olumlayan ve aşırı yücelten, diğeri ise onu tamamen olumsuzlayan iki mit olduğunu belirtip kendi benimsediği ve kitabında da yansıttığı yaklaşım tarzı ile ilgili olarak, birikimiyle karşılaştırıldığında son derece mütevazı görünen bir dille şöyle demektedir:
"Asla tamamlanmışlık ve dolayısıyla da tartışılmazlık iddiası taşımadan, sadece şunu söylemeye cesaretim yetiyor: Her iki önyargılı yaklaşımdan, her iki mitten de uzak durmaya ve bir zamanlar iyi bilinen, şimdiyse herkesçe özenle unutulmuş, kesinlikle görmezlikten gelinen ve ihmal edilen bir maziyi yeniden canlandırmaya cüret edeceğim."