"Savaştan, şiddetten muaf bir dünyada yaşamak istiyoruz," diyenlere, bunun "insan doğası"na aykırı olduğu söylenir hep. Ama ya biri çıkıp da dillerden düşmeyen bu "doğamızı" sorgularsa? Ünlü primatolog Frans de Waal’in yaptığı tam da bu. Uzun yıllardır primatlar üzerine araştırmalar yürüten de Waal, bilhassa en yakın akrabalarımız olan şempanzelere ve onlardan daha az tanınan bonobolara ilişkin gözlemlerinden sonra, bu ikisinin birbirinden "geceyle gündüz kadar farklı" olduğu sonucuna varmış: "Birisi öfkesini zaptetmekle ilgili sorunlar yaşayan hırslı, haşin görünümlü bir karakter. Diğeri özgür ruhlu bir hayat tarzının eşitlikçi yandaşı." De Waal’e göre, bunca zamandır görece vahşi akrabalarımızın ön plana çıkarılması tesadüf değil. Bu durumu, bonoboların "insan doğasına dair yerleşik fikirlere uymaması"yla açıklayan de Waal şöyle devam ediyor: "İnanın bana, araştırmalarda birbirlerini katlettikleri ortaya çıksa şimdiye herkes bonoboları ezberlemişti. Asıl sorun barışçıllıkları. Önce bonoboyu tanısaydık, şempanzeyi daha sonra, hatta hiç tanımasaydık ne olurdu hayal etmeye çalışıyorum bazen. İnsan evrimi hakkındaki tartışma belki bu kadar şiddet, savaş, erkek egemenliği üzerinden değil; cinsellik, empati, özen ve ortaklık üzerinden yürürdü. Ne farklı bir entelektüel bir coğrafyaya sahip olurduk kim bilir!" Farklı bir bakış açısı benimsemek için çok mu geç? Olmadığını umuyoruz. Hayvanlara ilişkin klişeleri somut gözlemler ve ilginç anekdotlar aracılığıyla altüst ederek bizi insan doğası konusunda bir kere daha düşünmeye davet eden İçimizdeki Maymun, bu yolda önemli bir adım atıyor.