Batılıların Averroes diye adlandırdığı İbn Rüşd, Klasik Dönem’de İslam Dünyası’nda hayat bulmuş olan bilim ve düşün etkinliğinin son temsilcisi olarak, hem Antik düşünce mirasını Endülüs’ün verimli topraklarına taşımış, hem de Batı’da başlayan Rönesans düşüncesinin temellerini hazırlamış bir bilim ve düşün insanıdır.
Kadim bilgelik yapıtlarını özetlemesi ve yorumlaması bir yandan da İslam düşüncesinin toplumsal, tarihsel ve kültürel gelişimine koşut olarak yeni düşünceler geliştirmesi nedeniyle kendisini Endülüslü Bilge olarak nitelendirdik. Bu özellikleriyle, geçmişten geleceğe, Doğu’dan Batı’ya engin bir köprü görevi görürken, her iki kültür çevresini de derinden etkilemeyi başarmış, her zaman geniş bir yelpazeye yayılan ilgi alanının sağladığı olanakları, sabır, çalışkanlık ve olağanüstü bir zekâyla birleştirerek, fıkıhtan kelama, felsefeden fiziğe, mantıktan tıbba uzanan dev bir başarıya dönüştürmüştür. Ancak diğer Doğulu bilgeler gibi, İbn Rüşd de hiçbir zaman hak ettiği değere ulaşamadan bu dünyadan ayrılmıştır. Oysa kendisiyle kıyaslandığında son derece zayıf bir görünüm çizen pek çok Batılı düşünür çok daha fazla kadirşinaslıkla ödüllendirilmiştir. Belki İbn Rüşd için en iyi kadirbilirlik, bir bilge olarak kaleme aldığı onlarca yapıtın ışığında bugüne kadar insanlığın aydınlanmış olması ve bundan sonra da yüzyıllar boyunca aydınlanacak olmasıdır.