Hepimiz ideolojik “mahallelerde” yaşıyoruz. Ilımlı da olsak, radikal de, belli bir çevreden çıkamıyoruz. “Öteki” kabul ettiğimiz kişilerle iletişim kuramıyoruz. Hatta sürekli çatışıyoruz.Bu ayrımlar, ayrılıklar ister istemez ayrımcılığa dönüşüyor. Ötekiyle diyalog kurmaya yeltenirsek, kendi mahallemizden olanlar şöyle diyor: “Vay! Davayı sattı! Hain! Ötekilere yaranmaya çalışıyor!..” Öteki mahalledekiler ise şöyle diyor: “Kendi mahallesinde tutunamadı, bize yanaşıyor! Kişisel çıkarı için burada! Bizden değil!..”
Sonuç: Mahalleden çıkıp Türkiye’ye geçemiyoruz. Bir bina düşünün, her odada bir grup yaşıyor. Kimse salona inmiyor. Diğerleriyle buluşmuyor. Mesele, odadan çıkıp salona inmekte. Bu, davayı satmak, kendinden vazgeçmek değildir. Türkiye’nin meselelerini hep birlikte, el ele vererek, uzlaşarak çözebileceğimizi kabul etmektir. Salona inersek, kendi mahallemizdekiler de, diğer mahalledekiler de onurumuzu kıracak sözler söylüyor, davranışlar sergiliyorlar. Peki, bu iş nasıl olacak?
Onurumuzu koruyarak kafesimizden, odamızdan, mahallemizden nasıl çıkabiliriz?
Levent Gültekin, kendi macerası üzerinden, “Onurlu Çıkış”ın mümkün olduğunu söylüyor.
Son derece samimi, zihin açıcı ve şaşırtıcı bir anlatımla okura çağrıda bulunuyor, el uzatıyor.