"Güvenlik için o sıralarda pek çok insanın yaptığı gibi İKD'ye ait bu belgeleri imha etmek yolu denenebilirdi. Ama bu yol seçilmedi. Bütün bu evraklar şehir merkezinde, Nişantaşı'nda bir evde bulunuyordu. Güvenli yer, Ayşe'nin anne ve babasının İstanbul dışında Tuzla'da oturdukları bahçeli bir evdi.
Önce yaşlı anne ve babanın izni alındı. O dönem pek çok anne ve baba gibi onlar da bu riski göze aldılar. Sorun şimdi şehrin göbeğinden bu evrakları, askerlerin sık sık arama yaptıkları, sıkıyönetim altındaki bu şehirde Nişantaşı'ndan yaklaşık 30 km. uzağa taşımaktı. İçi tıka basa evrak ve dergi dolu en az 20 büyük kutuyu apartmandan bile dışarıya çıkarmak tehlikeliydi. O zaman, içlerinden birinin sözüm ona evden taşınmasına ve ev eşyası yüklü kolilerin içine bu evrakların yerleştirilmesinin en iyi yol olacağı düşünüldü. Kuşkusuz sıkı bir aramada belgeler bulunurdu, ama görünüşü kurtarmak üzere ev eşyası taşıyacak bir kamyonet kiralandı. Ve Ayşe, kamyonla birlikte eşyaları! anne ve babasının evine götürdü ve yerleştirdi.
Aradan yıllar geçti. Evin bodrumunu su bastı, evrakların bir bölümü hasar gördü. Bahçeli ev yıkılıp yerine apartman yapıldı ve evraklar bu sefer o apartmanın bodrumuna taşındı."
Bugünden bakınca, bu belgeleri korumak için girdiğimiz çabanın nedeni aslında kendi tarihimizi korumaktı. Bu belgelerin varlığı, her şeyden önce geçmiş bir deneyimi daha iyi değerlendirmeye ve kadın hareketinin geçmişinin bir parçası olan İKD'nin tarihinin unutulmamasına katkıda bulunmaktı. Sonuçta 40 yıl sonra bu hayalimizi gerçekleştirmiş bulunuyoruz.
Sanıyoruz ki bu kitap, kadın tarihi çalışmalarına gerçekten değerli bir katkı sağlayacak ve aynı zamanda bu tarihi yaratan binlerce İKD üyesi kırmızı çatkılı kadını onurlandıracaktır.