İlkçağ Felsefe Tarihi 3

İlkçağ Felsefe Tarihi 3

Aristoteles
Barkod: 9786053990017
Stok Sayısı: Stokta Yok
Basım Tarihi: 2-2020
Baskı Sayısı: 8. Basım
Sayfa Sayısı: 408 Sayfa
Ağırlık: 500,00 Gram
Boyut: 16,00 (en) x 23,00 (boy)
Cilt: Ciltsiz
Kağıt: 2. Hamur
Basım Yeri: İstanbul - Türkiye
Basım Dili: Türkçe

95,00 TL
76,00 TL

Yunan felsefesi ve buna dayanarak biçimlenen düşüncenin insanlık tarihine yaptığı en büyük katkı “zihnin keşfedilmesi”dir. Bu “keşfin” sonucunda oluşan düşünceleri, onları temsil eden filozofları, kuramlarını ve bunların arkalarında yatan yöntemleri bilmeden ilkçağ felsefesinin doğru bir biçimde kavranamayacağı açık bir gerçektir. Prof. Dr. Ahmet Arslan İlkçağ Felsefe Tarihi’ni yazarken izlemeye çalıştığı yöntemin “filozofların kendi eserlerine, birincil kaynaklara dayanmak” olduğunu ve böylelikle okurun “filozofun metniyle doğrudan karşılaşma” imkanına sahip olacağını dile getiriyor. Ege Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Arslan İlkçağ Felsefe Tarihi’nin bu üçüncü cildinin tümünde Aristoteles’in öğreti ve düşüncelerini ele alıyor. Bilimin gerçek anlamda kurucusu, insanlığın “ilk öğretmen”i ve “filozof”u gibi sıfatlara sahip olan Aristoteles’in ruh kuramından ahlâk felsefesine; siyasete ilişkin görüşlerinden retorik ve poetike kadar tüm düşüncelerinin ele alındığı bu eser, bağımsız bir monografi özelliği ile de öne çıkıyor. Aristoteles’in öğretisini ve yöntemini “kendisi bir bilim olmaksızın bilime en yakın olan felsefe” olarak niteleyen Ahmet Arslan, filozofun düşüncesinin çeşitli yönlerini kapsamlı olarak incelerken, eserlerinden de kaynak alıntılara yer veriyor.

“Bu kitabın yazarı Yunanlıların en bilgesi, mantık, fizik ve metafiziği ortaya koymuş ve tamamlamış olan Nikomakhosoğlu Aristoteles’tir... Yaklaşık bin beş yüz yıldır onu takip etmiş olanların hiçbiri ne onun eserlerine herhangi bir şey ekleyebilmiş, ne de onda önemli bir hata bulabilmiştir. Bütün bunların tek bir insanın şahsında biraraya gelmesi olağan dışı ve mucizevi bir şeydir. Bu kadar özel bir şahıs insandan çok ‘ilahi’ bir varlık olarak adlandırılmaya layıktır ve bundan dolayı eskiler onu ‘ilahi’ diye adlandırmaktaydılar.”