Erken modern dönemde Britanya adalarında yaşayanlar, Müslüman halklar ve toplumlar, bir din olarak İslam ve Müslüman ülkeler hakkında neler biliyorlardı? Bu ülkeler ve insanlar hakkında artan bilgiler ve temaslardan hayatları nasıl etkilenmişti?
Gerald MacLean ve Nabil Matar, diplomatik yazışmalardan İngiliz şirket raporlarına, Müslümanlara esir düşenlerin anlatılarından seyahatnamelere kadar çok geniş bir malzeme derlemesinden yararlanarak, İngiltere ve İslam Dünyası ’nda, Kraliçe 1. Elizabeth’in tahta çıkışından Kraliçe Anne’in ölümüne kadar geçen süreçte, İngiltere’deki Müslüman, daha genel bir tanımla “Doğu” algısının nasıl değiştiğini anlatıyorlar.
Henüz Doğu’da kendi imparatorluğunu kuramamış İngiltere’nin diplomatları, seyyahları, korsanları, tüccarları ve şirket temsilcileri sadece keşif, kazanç ve ticaret amacıyla değil, aynı zamanda güçlü Katolik devletlere, Fransa ve İspanya’ya karşı ittifak arayışıyla da İslam topraklarına gidiyorlardı. Onların İslam algısını daha çok belirleyen ise, karşılaştıkları Müslümanlarla girdikleri mücadelenin şiddeti oluyordu. Osmanlı veya Babürlü imparatorluklarını ziyaret eden İngilizlerle, “Berberi” korsanların diyarı Cezayir’de esir düşenlerin yorumları çok farklılaşabiliyordu.
İngiltere ve İslam Dünyası, İngilizlerin Sünni veya Şii Müslüman diyarlarla ve Doğu Hıristiyanları ya da Yahudileriyle olan karşılaşmaları kadar, İngiltere’deki kültürel yaşamın, ev hayatının, hatta kimliklerin İslam ülkelerinden ithal edilen fikirler, mallar, stiller ve tekniklerden nasıl etkilendiğini de renkli örneklerle gözler önüne seriyor.