Elinizdeki eser, Osmanlı son dönemi ve erken Cumhuriyette intiharın kişisel, siyasal ve toplumsal anlamını sorguluyor. Siyasi iktidarların ve toplumun kınamadan acımaya varan ama her halükârda savaşılması gereken bir musibet olarak gördüğü intiharın gerçek ve kurgu dünyasındaki izi sürülürken mümkün olduğu ölçüde müntehirin (intihar edenin) sesinin de dinlenmesine dikkat ediliyor. Zira bugün olduğu gibi geçmişte de müntehir, intiharın insanın özel hayatını ve işini tehlikeye sokabilecek bir skandal sayılabildiğinin farkında olduğundan konuşmaya hiç de istekli değildir. İntihar çoğunluğun gözünde saygınlığı olan bir hastalıktan farklı olarak bir irade zayıflığı ve zorluklar karşısında zayıfların mağlubiyet ilanıdır. Kendilerini toplumsal düzenden sorumlu görenler için ise, kişisel bir felaketten ziyade gelecek nesilleri tehdit eden ahlaki, tıbbi ve toplumsal bir sorun olarak önem taşır. İntiharın bu çok yönlü özelliğini dikkate alan bu çalışmada sayılar ve genellemelerin hâkim olduğu bir yaklaşım yerine, insanların kendileri hakkında anlattıklarıyla diğer tarafların anlattıklarını bir arada vermeye, böylece konuya dair yaklaşım farklılıklarını göstermeye çalıştık. Böylece ümitsizlik ve kederin dünyası, ona ait algı, kanaat ve tecrübelerle birlikte bazen doğrudan bazen de dolaylı verilerin değerlendirilmesiyle tarihin konusu olabiliyor. Rüya Kılıç’ın Osmanlı Devleti’nde Seyyidler ve Şerifler (İstanbul: Kitap Yayınevi, 2005) ile Deliler ve Doktorları; Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Delilik (İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2014) adlı eserleri yayınlandı. Çalışmalarını psikiyatri ve psikoloji tarihine odaklanarak Hacettepe Üniversitesinde sürdürüyor.