İstanbul Sözleşmesi tüm karanlık yönleri ortaya çıkarılmasına rağmen hâlâ ülke politikasını şekillendiriyor olmasını, kendi değerlerini eksik gören grup ve yapılarca baş tacı edilmesine borçludur. Aynı zamanda Sözleşme ile zihinlerimiz, bize ait olmayan kavramlarla işgal
edilmektedir. Muharrem Balcı İstanbul Sözleşmesinden İnsanı ve Aileyi Korumak kitabında küresel bir ifsad projesi olarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin izini sürüyor ve bu kavramın, şaşırtıcı biçimde İstanbul Sözleşmesinin temelini oluşturduğunu ortaya koyuyor. Kavramın nasıl ortaya çıktığını, toplumsal olarak küresel ve yerel aktörlerce nasıl belirleyici hâle getirildiğini inceliyor. Bunu yaparken hem
tarihsel hem sosyolojik hem de hukuki kaynaklara başvuruyor; insan, aile, evlilik, din, eğitim gibi birçok alanda bu kavramın toplumsal hayat üzerindeki etkilerine işaret ediyor. Bununla bağlantılı olarak İstanbul Sözleşmesinin hayatımızın her veçhesine sirayet eden tahrip edici etkilerinin farkına varmamızı sağlıyor. Küresel bir proje olarak toplumsal cinsiyet eşitliği söyleminden YÖK tutum belgesine, anne-baba yerine ebeveyn kavramının tercih edilmesinden cinsel tercih/yönelim ifadesine, İstanbul Sözleşmesinden Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesine kadar uzanan bir dizi hayati meselenin kapsamlı ve eleştirel bir değerlendirmesini buluyoruz kitapta.