Denk denirdi eskiden, hurç, çuval, sandık, bohça, heybe, yerine göre. Sonra çanta, bavul, valiz, k. İskender’le Waliz oldu. Bagajı var dendi kimileri için. Orhan Pamuk, babasının Batı’ya giden bavulundan dem vurdu. Haydar Ergülen’de ise bambaşka bir imgenin adı oluyor bu taşıdıklarımız; açılanı, pek açılamayanı, çünkü dolmayanı, ikiye hatta üçe çıkıp katlananı, bir daha kapanmayanı, sonsuza yelken açanı...
Kitabın bir aşamasında “kendimi artık geçmiş zaman anlatıcısı gibi hissediyorum” diyor şairimiz. Bana göre ise dikkatli okurun gözünde bir ilham kaynağına dönüşüyor. Yazdıkları giderek keşfedilecek cevherlerin gizlendiği enginliklerden.
Necmiye Alpay
Şairin Bavulu, bir portreler kitabı. Hem şiire hem de şaire borcunu öder gibi, bu kitapta, artık aramızda olmayan 34 şair üzerine yazdığı portreleri bir araya getiren Ergülen, şiiriyle düzyazısı arasındaki mesafeyi azaltıyor.
Şiirle düzyazının şölenine bir davet: Şairin Bavulu.
Yunus Emre – Yahya Kemal – Federico Garcia Lorca – Nâzım Hikmet– Sait Faik – Sabahattin Ali – Orhan Veli – Oktay Rifat – Melih Cevdet Anday – Behçet Necatigil – İlhan Berk – Salâh Birsel – Attilâ İlhan – Can Yücel – Ahmed Arif – Turgut Uyar – Edip Cansever – Cemal Süreya – Ece Ayhan – Ahmet Oktay – Gülten Akın – Ülkü Tamer – Ergin Günçe – Metin Altıok – Cahit Zarifoğlu – Âşık Mahzuni – Refik Durbaş – Arkadaş Z. Özger – Behçet Aysan – Muharrem Coşkun – Ahmet Erhan – Nilgün Marmara – küçük İskender – Didem Madak