Bir masa, diğerlerinden farksız; loş ışıklar altında gizlisiz saklısız. Bir erkek kadınsız, bir kadın erkeksiz; bir masa…
Bir mekân burası herkesin herkesi dışarıda bıraktığı, kimsesizliğin sohbete kavuşturulduğu. Kahkahanın tasaya çerez, müziğin efkâra meze olduğu bir mekân.
Bir âlem burası. Geceleri yaşanan bir âlem. Gündüz insan gece yalan olanların âlemi. Erkeklerin gerçek olamayacak kadar dost, sevgili, koca olduğu; kadınların evdeki eş olamayacakları kadar gerçek oldukları bir âlem.
Bir sahne burası. Müşterilerinden konsomatrislerine herkesin rol kestiği bir sahne. Her gece başroldekilerin baştan çıkarma oyunu sergiledikleri bir sahne. Vaatlerin Keşan, rüyaların pavyon dublesinde boğulduğu bir sahne.
Burası bir eğlence, bir kültür; burası bir parçası hayatın. Erkeklerin dertlerini dinleyen, kederlerine sünger çeken “gece psikologu” kadınların şenlendirdiği bir hayatın.
Konsomatrislerin dinlenmediği; onlardan daha kurnaz, daha çakal, daha yalan olan; onlar için gözyaşı dökemeyecek kadar sevgili, karısına dönecek kadar koca olan erkeklerin eşiğini aşındırdığı bir kapı burası.
Burası hayatın arka kapısı…
23 kadından Pavyon Öyküleri…