Stres, insanoğlunun yaratıldığı günden itibaren varlığını hissettiren ve herkesin günlük yaşamında karşılaştığı bir durumdur. İnsanların büyük bölümü, kendilerine özgü stres tanımlarına ve sonuçlarına sahiptir.
Eğer sıkıntılarımızı her zaman taşırsak, er ya da geç taşıyamaz duruma geliriz, yükler gittikçe artarak daha da ağır gelmeye başlar.
Yükümüzü ara sıra bırakmalı, dinlenip tazelendikten sonra yolumuza tekrar devam etmeliyiz!
Stresi alt etmenin en güzel yolu, öfkeyle başa çıkmaktır.
“Herhangi bir kimse öfkelenebilir, bu kolaydır. Ne var ki; doğru insana, doğru derecede, doğru zamanda, doğru maksatla ve doğru biçimde öfkelenmek, işte bu zordur.”
Ben öfkeyim… Kontrolümü sağlayamayan insanlarda, güce ve şiddete dönüşürüm. İnsanı insana kırdırabilecek, çeşitli suçlara, ölümlere sebebiyet verebilecek kadar tehlikeliyim. Kontrolümü sağlayamayan insanları ele geçirir, onları kendisine ve çevresine zarar vermeye iterim. Beni kontrol edemeyen insanları zayıf halka olarak görür, beni şiddete dönüştürdüklerinde, onlarda istediği her şeyi gerek korkutarak gerekse zorla halledebilecekleri algısı yaratırım. Aslında doğru kullanıldığımda ve aşırıya kaçırılmadığımda insana “neşe” kadar gerekliyim. Çünkü ben de bir duyguyum.
Psikolojik destekle köreltilsem de en aza indirgenmeye çalışılsam da beni kontrol edebilmek, kişinin “kendi” isteğiyle mümkündür. O yüzden çok sevdiğiniz birine karşı sabrınızı yitirdiğinizde ya da hiç tanımadığınız birine öfkelendiğinizde önce biraz düşünün. Unutmayın, o an ki öfkeniz geçicidir ama kırılan kemikler, incinen duygular onarılamaz, bakidir. İnsan, hata yapar fakat öfkeyle ve düşünmeden yapılan şeyler insanı sonsuza kadar rahatsız eder. Durun ve düşünün! Anlayış gösterin, sabredin ve sevin. “Şşşt! Sakin olun…” Hatta içinizden 10’a kadar sayın.