Ayna 2005 yılının Nisan ayında, Cunda Adası’nda aslında kolektif bir çalışmayla açıldı. Tabii başta annem Nihal Sayın’ın, yani Ayna’nın yaratıcısının büyük çabalarıyla. Bu iş başka yerde yapılabilir miydi bilmiyorum, böyle kendi kendine gelişebilir miydi?
İlham kaynağı annemin emekli olup yerleştiği yer Cunda Adası’ydı. Denizin karayla aşk yaşadığı; küçük, muzip oyunlar oynadığı; kıvrımlarını keşfetmeye doyamadığınız Ayvalık’tı. Bu güzelliğin altındaki derinlik sizi sarıp sarmalıyordu. Kendinizi kültürel ve fiziksel anlamda güvende ve yaratıcı hissettiğiniz bir yer Ayvalık.
Yeni yemekler keşfetmeye doyamazsınız. Çünkü her şey hazırdır. Malzeme hazırdır. Bin bir türlü. Otlar, böcekler, balıklar, sebzeler, mantarlar, çamlar, yosunlar... Her yeni sebzeyi, otu, balığı keşfettiğinizde onların içindeki bilgeliği fark ettiğinizde hayat güzel yüzünü göstermeye başlayacak. Sonra enginar tarlarını keşfedeceksiniz, Pateriça taraflarında. Enginarın sakallarını, tüylerini, elinizden geçmeyen acısını, rengini keşfedeceksiniz. Böyle başlar yemekle, içmekle, deli gibi çalışmakla, hayatla baş etmekle, enginarla aranızdaki aşk.