“İnsan aklı zorluklar karşısında inanılmaz bir hız ve yaratıcılıkla çalışır ve mutlaka onları aşmak için bir yol bulur. Elbette aynı şey yöneticiler ve gardiyanlar için de geçerlidir, onlar da ne yapabileceğimize sürekli kafa yoruyor ve önlemler alıyordu. İnanılmaz şeytanca yöntemler geliştiriyorlardı. Fakat ne de olsa yaratıcılığa en çok ihtiyaç duyanlar onlar değil, tutsaklardı ve bu akıl yarışında hep tutsaklar üstün gelirdi.”
Elinizdeki kitabın yazarı Deniz Ayma, tam bu noktada son derece değerli bir iş yaptı. Yüksek Lisans tezinde Türkiye’nin bu özel döneminde, 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra büyük bölümü ağır işkenceden geçirildiği halde yaşayabilen (ne yazık ki bir bölümü bu deneyimden sağ çıkamamıştır) politik tutukluların, bu kez cezaevlerinde tutuldukları yalıtık ortamı nasıl aşabildiklerini anlamaya ve tartışmaya çalıştı. Yaşama tutunma stratejileri bütün bu sürecin deneyimlerinde görüldüğü gibi nefes alma çabasının çok ötesinde insani ve muhalif politik aktivitelerin tümünü kapsayan bir anlam taşır. Dolayısıyla Deniz Ayma, bu çalışmasında 1980-84 gibi en kritik dönemde politik tutukluların Türkiye’nin değişik cezaevlerinde aralarında kurabildikleri dayanışma ağlarını, üretebildikleri toplumsal-politik tepkileri ve insanlık dışı ortama karşı duyurmaya çalıştıkları seslerinin üretildiği ortamları, ilişkileri, iletişim biçimlerini vb. anlamaya ve anlatmaya çalıştı.
Prof. Dr. Şükrü Aslan