Yıllardır yolda, izde, yolculuklarımda, bit pazarlarında bulduğum zaman dışına çıkmış, hiçleşmiş, objeleşmiş “şey“leri yaşadığım mekâna taşıma, onlarla bir süre birlikte yaşama isteği... Açıklanması zor bir durum, belki de aramadan bulma eyleminin verdiği heyecan olsa gerek. Bu yeniden kazanım’ın (recuperation) içine her türlü basılı kâğıt, bilet, etiket, menü, kasa fişi, fatura, eski fotoğraflar, kimlik kâğıtları, fişler...
Bütününden kopup ayrılmış kendi başına bir anlam ifade etmeyen metal parçacıkları; yarım makas, kafası kopmuş bir kurşun asker, küpe (tek), düğme (her türlü), vida, çakmayan çakmaklar, anahtar, parfüm ya da ilaç şişecikleri, işlemeyen saatler, metal erotik heykelcikler (kitsch), her türlü mekanik oyuncak, kaybolmuş ya da kaybolmakta olan mesleklerin el aletleri... Bu listeyi uzatmak çok mümkün.
Benim bu toplamalarım biraz da kuşların yuvalarını yapmak için topladıkları çalı-çırpıya benziyor. Yine de bu toplama-biriktirme konusunda kendimi “obsesif’ bir koleksiyoncu gibi görmedim hiçbir zaman, kolayca atabilir, verebilir, hatta bu yığılmalardan sıkılabilirim de...
Arada tek tük de olsa resim ve desen satın aldığım da oldu. Büyük hayranlık duğum İlhan Berk’in resimlerinden oluşan koleksiyonumun oldukça göz doyurucu olduğunu söyleyebilirim. Ressam, yazar-çizer, fotoğrafçı dostlarımın verdiklerini ekleyebilirim bu biriktirmelerime...
Bütün bunlarla birlikte Abidin Dino’nun resim, desen ve objelerinden oluşan koleksiyonumun hem oluşumu, hem de gelişimi açısından çok “özel“ bir yeri ve önemi oldu benim için.