1915’te emirlere karşı gelerek Ermenileri ölüm yolculuğundan kurtarmaya çalışan devlet memurları, din adamları, aşiret reisleri, köy ağaları ve sıradan insanlar da vardı. Bazıları dinî inançları gereği ya da bir tür şeref ve itibar anlayışıyla; bazıları insani açıdan yapılanları kabul edilemez bulduğu ya da memleketleri için bir felaket olduğunu düşünerek yapılanlara karşı çıktılar. Akıntıya Karşı bu insanların hikâyelerini aktarırken, bu tür araştırmalarda karşılaşılabilecek
sorunları ve tuzakları da hassasiyetle ele alıyor.
“Bugün çoğunun isimleri unutulmuş, ailelerinin bile hikâyelerinden bihaber olduğu, kimileri bir mezardan bile yoksun, yaşadıkları ya da görev yaptıkları kurumların, şehirlerin belleğinden silinmiş yüzlerce insan, farklı motivasyon ve yaklaşımlarla 1915’te vicdanlı bir tavır sergilediler. ‘Binlerce masum çocuk, kabahatsiz ihtiyar, aciz kadınlar, kuvvetli gençler’ bir ‘kan cereyanı içinde yokluğa doğru’ giderken ‘elleriyle, tırnaklarıyla’ akıntıya karşı durdular.”