Sultan Halil’den sonra Ak-Koyunlu Türkmen Devleti’nin hükümdarı Yakub Bey, saltanatının ilk yıllarında meydana gelen huzursuzlukları çözdükten sonra birtakım dâhili ve harici problemle tekrar yüz yüze kaldı. Memlûklerin Urfa havalisini ele geçirme teşebbüsleri Memlûk ordusunun Ak-Koyunlu ordusu tarafından Urfa önlerinde büyük bir hezimete uğratılması ile sonuçlandırıldı. Ardından da Ak-Koyunlu Devleti’nin önemli beylerinden Bayındır Bey’in isyanı, başarılı bir şekilde bastırıldı. Gürcistan Seferi, vergi vermeyen tâbilerin tedibi ve Safevîlerin faaliyetlerinin engellenmesi Yakub Bey’in siyasi başarılarının en önemlilerini teşkil etti. Bunun yanında Ak-Koyunlu Türkmenlerinin kültürel alandaki başarılarının en önemli dönemi Yakub Bey zamanında oluşturuldu. Babası Hasan Padişah gibi âlim ve sanatkârları korumuş olan Sultan Yakub, devraldığı ilim, şiir ve musiki hayatını daha mükemmel olarak devam ettirmiştir. Güzel yazısı ve Türkçe, Farsça şiirleri olan, edip, şair ve musikişinasları himaye ile namına pek çok kasideler yazılan Ak-Koyunlu Türkmen hükümdarı Yakub Han devri, Bayındır hanedan üyelerinin ilme verdikleri yarım asırlık hayatın en parlak devrini oluşturmaktadır.
Bu dönemde yetişen Ak-Koyunlu hattat ve şairi olmasının yanında Sultan Yakub’un yeğeni de olan Mirza Ali’nin şu mısraları o dönemin edebî faaliyetlerine ışık tutmaktadır:
Kim dünya ile ortaklık için çaba gösterecek?
Ona güvenmemiz gerektiği kime göre doğruydu?
Süleyman`ın mülkünü aramayın, çünkü o ancak havadır.
İşte krallık ama Süleyman nerede?
Sayısız hazineler ve zenginliklerden Sam yanına ne aldı?
Süleyman ne götürdü? Bu toprakta yaşayan, toprak oldu.
Toz, bu tozun içeriği hakkında ne biliyor?
Her yaprak özgür bir adamın yüzüdür,
Her adım bir şehzadenin başının tacıdır.
Her şeye iyilikle başlayana, O’nun iyiliği geri geldi.
Ömrünü gönüllerin doyacağı şekilde geçir ki,
Yaradan senden razı olsun.