Onlarca yılın sinema emektarı, dostum Bitlisli Mahmut Usta haya dolu sevecen gözlerinden yansıyan bütün şirinliği ve sevecenliğiyle bakar, usulca apansız “ağabey” der. Beni de sever sayar, sağ olsun. Ben de onu çok severim. Yüreğimin sarsılmaz köşe taşlarından biridir o. Ömrü uzun olsun, yanı başımda dost gölgesi üzerime düşmeyegörsün rahatlar, mest olur ve varlığıyla kendimi alabildiğine huzurlu hissederim. Sırtını sıvazlamamın ardından, usulca çeker gider. Arkasına dönüp dönüp kirpiklerini eğerek bakar. Bakışları derindir, yüreğinizi deler. Yediden yetmişe herkesin kolayı olur, yardımınıza koşar, asla ikirciklenmez bundan. Ona bakar, yüzünüze konan hüzünlü gülümsemenizle “güle güle” dersiniz. Her defasında veda eder gibi uzun uzun el sallar. Pos bıyıklarının altından yanmaya devam eden, şairin “kız saçı” olarak tanımladığı Bitlis tütününden dumanlar göğe doğru yükselir. Vedalaşır gibi helallik ister, el sallar. Oysa gittiği yer, dört adım ötede hemen yanı başınızdaki köşe başı kadar uzaklıktadır.