Alevilik üzerine çalışmak, farklı sosyal bilimsel metotları bilmeyi aynı zamanda içten bakmayı gerekli kılar çünkü konunun teolojik, tarihî, sosyolojik, sanatsal ve kavranması esneklik gerektiren mistik bir yönü vardır. Maalesef ülkemizde yapılan çalışmaların ekseriyeti Aleviliği olduğu yerden anlamak veya gerçeği ortaya çıkarmak amacında olmayıp kişisel ve ideolojik beklentilerin gerekçelendirilmesi hedefiyle yapılmaktadır. Bu sebeple kitabımız; söz konusu çalışmalara ışık tutmanın ötesinde, çalışma örnekleriyle de meselenin doğru anlaşılmasını kolaylaştıracak bilgi ve uygulamalarla doludur.
Yaşadığımız coğrafya, insanüstü nitelikte eren diyebileceğimiz birçok insanın yaşadığı ve bir o kadar da bu erenlerin fark edilmediği bir yerdir. İnsanların aradığı irfan çeşmeleri gözlerinin önünde gürül gürül akmasına, Yunus Emre’den Âşık Veysel’e irfani bilgi her dönemde özellikle erenler vasıtasıyla güncellenmesine rağmen bu toprakların yarası, merhemi, sesi ve çaresi olmayan birçok şeyle vakit kaybedilmekte ve asıl olan hedeften, erenlerin deyişiyle uyanıştan, görmekten, gerçek olmaktan kaçınılmaktadır.
Böyle bir farkındalığın ve imkânın olduğuna şahit olan bizim gibi arada kalmışlar ise erenlerin ifadelerini anlamaya bir ömür harcar. Anladıktan sonra da bunların nasıl anlatılabileceğinin kaygısına düşer. İşte bu kitap, 29 yıl boyunca akademide bilim disiplini içinde anladıklarını evrensel bir dil kullanarak anlatmaya çalışan aynı zamanda erenlerin derin deneyimlerine de açık olan bir yüreğin gayretleri ile ortaya çıkmıştır.