Dördüncü Dünya Şampiyonu Alexander Alekhine (1892 – 1946) baş döndürücü kombinezonları ve dinamik unsurları ele alış biçimiyle çoğu satrançseverin favori oyuncusu konumundadır. Dünya genelinde Alekhine’e duyulan hayranlık haksız yere değildir: Klasik ekolün öğretilerinin en katı şekilde takip edildiği yıllarda dünyanın zirvesinde de teknikleriyle ön plana çıkan Lasker, Rubinstein ve Capablanca gibi devler bulunuyordu. Satrancı kitlelere sevdiren en önemli ögelerden hücum ve feda, romantik devrin kapanmasıyla birlikte artık revaçta değildi. Oyunun tüm elemanları arasındaki dengeyi herkesten iyi çözümleyen Alekhine, sağlam temellere dayandırdığı oyununu etkili saldırılarla süslemeyi başarmıştı. Partinin sonunda karşımıza çıkan kombinezonları hem göz kamaştırıcıydı hem de ortaya koymuş olduğu kuvvetli stratejinin doğal bir sonucuydu. Alekhine’in, klasikleşmiş onlarca güzel partisinin yanı sıra, en az oyunları kadar ilgi uyandıran bir hayat hikâyesi bulunur. Steinitz’den Carlsen’e tüm dünya şampiyonlarının öyküleri tarandığında hiçbiri Rus ustanınki kadar çarpıcı değildir. Bazı bölüm başlıkları şöyledir:
– I. Dünya Savaşı zamanı düşman topraklarında bulunması ve hapis cezası
– Bolşevik ihtilalinden kaçışı ve idam cezası
– Vatanını terk ettikten sonra hain ilan edilmesi
– Orta Avrupa’da savaş suçlusu ilan edilmesi ve af süreci
– Sürgün hayatı esnasında esrarengiz ölümü
Selim Çıtak'ın kaleminden, gerçek satrançseverlere hitap eden, çok değerli bir çalışma...