Almanya, yakın zamana kadar kendisini bir göç ülkesi olarak tanımlamamasına rağmen, Almanların tarihi göçün ve göçmenliğin birçok türü ile iç içedir. Öğrenciler, din adamları, tüccarlar ve hatta deliler göç ve göçmen kavramları ile ilişkisi olan gruplar olarak bu tarih içerisinde yerlerini almışlardır. Almanya ve göç kelimeleri yan yana geldiğinde, Türk okurunun aklına çoğunlukla, işçi anlaşmaları ile Almanya’ya giden ve oraya yerleşerek hayatlarını idame ettiren Türk göçmenler ve onların sonraki nesilleri gelmektedir. Genel anlamda ise günümüz mültecileri dikkat çekmektedir. Bu kitap, İkinci Dünya Savaşı’nın yarattığı mültecileri, “misafir işçi göçünü”, Soğuk Savaş sonrasında geri göç eden etnik Almanların göçlerini ve günümüz mülteci sorununun edebiyata yansımasını konu edinmiştir. Sosyolojikolgular olarak göç ve göçmen kavramlarının edebiyatta işlenişi, “Transit”, “Selim oder die Gabe der Rede”, “Eduards Heimkehr” ve “Eine Handvoll Rosinen” adlı eserler üzerinden incelenmiştir. Disiplinlerarası bir çalışmanın ürünü olan bu kitap size, sosyolojiden edebiyata uzanan -belki de kimi zaman rahatsız edici- bir yolculuk sunmaktadır