Hayatımızın en az bir döneminde mutlaka “gitmek” istemişizdir. Ama herkesi ve her şeyi olduğu gibi bırakıp, nereye ve nasıl olduğunu planlamaksızın, hiçbir şeyi düşünmeden gidebilmeyi kaçımız başarabilmiştir?
Sevgili Ahmet Eren Süzgün, An ve Sızı’da bunu başarabilen bir karakteri ele alıyor. Gitmenin, uzakların kollarındaki ferahlamanın, özgürleşmenin getirdiği bilgeliğe ve değişime de bizi ortak ediyor. Kaleminin sadeliği ve güçlülüğüyle de tek kişi, sadece gidiş bileti aldığı o trene, kendisiyle birlikte okuru da bindirip yanında gezdiriyor.
Alıp başını gidenlerin nereye gidip, neler yaşadığını hiç merak ettiniz mi? Peki şimdi bu hikâyeyle birlikte başınızı alıp gitmeye hazır mısınız?
_
“İnsanlar, sürekli istemedikleri yerlerde istemedikleri şeyleri yapıyorlar. Gitmek isteyip de gidemeyenlerle dolu bir dünyadayız sanki. Peki, yola çıkmak çözüm mü? Bunu sanırım yaşayıp göreceğim. Nereye gittiğime ve ne yapacağıma dair hiçbir fikrim yok. Zaten hayatım boyunca planlı biri olamadım ve bence bu planlı yaşamak insanların yaptığı en saçma şeylerden biri. Bilinmezliklerle dolu hayatımızda, neyin planını yapıyoruz ki!
Neredeyim?
Umursamıyorum.
Yol nereye giderse peşinden