Anarşizmin ünlü düşünürlerinden biri olan Kropotkin, anarşi, anarşizm ve anarşist komünizmin temellerini ve ilkelerini irdelediği bu çalışmasında, felsefesi ve idealleri üzerinde durduğu anarşi kavramını bütün boyutlarıyla ele alarak bilimsel bir temele oturtuyor. Anarşinin bir düş değil, insanın doğal bir davranışı olduğu ve toplum yaşamında kendiliğinden ortaya çıktığını ileri süren Kropotkin, uygar insanın, günün birinde yargıçsız, jandarmasız, gardiyansız kalıvermesi fikrinden korktuğunu söyler; ve bunu, eğitim yoluyla insanın kafasına yerleştirilen otoritenin vazgeçilmezliği zihniyetine bağlar: "Çocukluktan mezara tüm eğitimimiz yönetimin gerekliliğine ve yararlı etkilerine inançla beslenir. Felsefi sistemler bu bakış açısını desteklemek için oluşturulmuştur; tarih bu görüş noktasından yazılmıştır; hukuk teorileri aynı amaçla dolaşıma sokulmuş ve tasarlanmıştır. Tüm siyaset aynı ilkeye dayanır; yönetim gücünü ele geçirmek!"