Şehir, sokaklarda sürünenler, köprü altında yatanlar, arsalarda, oyuklarda, kovuklarda tüneyenler...
Binlerce biçare, binlerce sefille doluydu. Bu tıklım tıklım şehrin yalnız insanları nereye giderler, onu kimse bilmezdi.
Vasfi, tıp fakültesinde okurken mahallesindeki Zeynep adlı kıza âşık olur. Gözü aşkından başka bir şey görmeyen Vasfi, büyük amcasının Zeynep’le evlenmesinin ardından yıkılır. Zeynep’e toz kondurmayan Vasfi, bir gün kuzeninin Zeynep’e tuzak kurduğunu öğrenince, gözünü kırpmadan kuzenini öldürür. Uzun yıllar süren hapis hayatından sonra Vasfi, yeniden hürriyetine kavuşur ve insanlar arasında kendine bir yer bulmaya çalışır. Tutunacak hiçbir şeyi olmayan Vasfi’nin artık ne parası ne kalacak bir yeri ne de kimsesi vardır. Vasfi’ye ait tek yer sokaklardır.
“Suat Derviş’in anlattığı hikâyeye toplumsal/iktisadi boyutun eklenmesiyle roman sistem içi eleştirilerin ifade edildiği bir yapıt olmaktan çıkıp sistem eleştirisi getiren bir yapıt hâlini alır.”
-Behçet Çelik