Antik dönemde Sibylla olarak adlandırılan kadın kahinler tarafından yazıldığına inanılan Sibylla kehanet kitapları, ‘tanrısal sözü’ ve kehanetlerin gizemini barındırmalarıyla genellikle salt dini metinler olarak değerlendirilmişlerdir. Elinizdeki kitap ise Sibylla kehanet kitaplarını dinsel metinler olmanın çok ötesinde, farklı işlevlere sahip gizemli bir sembol olarak, eklektik bir yaklaşımla, kutsal metinlerin iktidar sahipleri tarafından kendi meşruiyetlerini sağlama ve devam ettirmede kullanılmasının bir örneği olarak ele almaktadır. Eser, Roma’da patricii sınıfının Sibylla kitaplarını kritik anlarda yürürlüğe koyduklarını ve sonraki dönemleri belirleyecek siyasal, kültürel ve toplumsal patikaların oluşumunu sağlamada da kullanmış olduklarını ileri sürmektedir. Elbette Sibylla kitaplarının, Roma’nın tarihsel sürecinde toplumsal dönüşümü sağlama ve Romalılık kimliği oluşturmada da etkili olduğunu eklemek gerekmektedir.
Bu eser, bir tarihçinin bütünü görebilmek adına tarihsel sosyolojiden faydalandığı bir çalışma olarak tarih biliminin sınırlarının dışına taşma çabası olarak da değerlendirilebilir.