J. G. Ballard’ın "İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemin en önemli yazarı" olarak tanımladığı, Beat hareketi yazarlarının da büyük hayranlığını kazanmış William S. Burroughs’un ilk dönem yapıtlarından oluşan Arabölge, yazarın edebi evrenine eşsiz bir girizgah niteliğinde. Burroughs cinsel konularda sözünü sakınmaması, uyuşturucu bağımlısı olarak deneyimlerini açıkça anlatması nedeniyle "katışıksız deneyim edebiyatının peygamberi" olarak kabul edilirb Büyük ölçüde özyaşamına dayanan Arabölge’nin ilk iki bölümünü oluşturan Öyküler ile Lee’nin Günlükleri’nin anti-kahramanları, içinde yaşadıkları gerçeklikle gelecekte yeni bir hayat düşü arasında sıkışıp kalmış, sürekli çuvallayan, her daim kaybeden üçkağıtçılar, fahişeler, kaçakçılar, hırsızlar, uyuşturucu müptelaları, kısacası bir bekleme odası olarak Arabölge’nin müdavimleridir. Bu "yeraltı" insanları, kökleri muğlak mülksüzler olarak hareketsizlikte, pasiflikte ya da dumur halinde asılı kalmış, her gün yeniden üretilmesi beklenen sistemin uyumsuz, "arızalı" parçalarıdır. Yazarın geleneksel roman biçimine yıkıcı bir müdahale olarak dili görsel imgelerle tahrif eden üslubu, saplantılı öfkesi kitabın son bölümü Kelimeler’de en üst noktaya ulaşır. Cinsellik konusundaki gözüpekliğiyle Marquis de Sade, uyuşturucu bağımlılığını ortaya dökmesi açısından Thomas de Quincey ve yazınsal deneysellik anlamında James Joyce ile derin bağlar kuran yazar, "20. yüzyıl uyuşturucu kültürünün Poe’su, Artaud’su, Baudelaire"i olarak nitelenir. Arabölge "Konuşmak yalan söylemektir" diyen, 20. yüzyılın en avangard yazarlarından biri olan Burroughs"dan kelimelerin kifayetsizliğine inananlar için çarpıcı bir yapıt."Arabölge zaruri bir metindir: Hayatını savunmak adına yazan bir adamın beyanı, bir duygu boşalımı,bir kan akıtmadır."- The Bloomsbury Review