Diplomaside öncelikle, ulusal çıkarlara etki eden, tehdit oluşturan ya da zarar veren durumla ilgili olarak, sağlıklı bilgilerin toplanması, hedeflerin ve öncelik sırasının belirlenmesi, ulusal ve uluslararası konjonktürün değerlendirilmesi, izlenecek politika/stratejiyle ilgili tüm seçeneklerin tespit edilerek incelenmesi hayati bir önem taşımaktadır. Bu bağlamda gücün, kapasitenin ve taktik becerilerin, stratejilerin doğru tahlil edilmesi gerekmektedir.
Dahası bu süreç, birçok faktör tarafından şekillendirilmektedir. İmgeler ve inanç sistemleri, duygular, analojiler, liderlerin kişiliği, liderlik tarzı, hesap hataları ve yanlış algılamalar gibi kararları şekillendiren bir dizi psikolojik; kararların nispeten kısa bir zaman diliminde, stres ve belirsizlik altında alınması gibi çevresel; caydırıcılık, silahlanma yarışı, hasmın rejim tipi, stratejik sürpriz, ekonomik koşullar, kamuoyu ve seçim döngüleri gibi uluslararası ve yerel faktörlerin tamamı karar süreçlerini etkilemektedir.
Bir yanda Arap dünyasının liderliğine soyunan Mısır’ın sempatik ve karizmatik lideri Cemal Abdünnâsır ve iktidarlarını korumaya çalışan Arap liderler, diğer yanda tarihsel ve teolojik ihtiraslarla dolu İsrailliler… İsrail için “Altı Gün Savaşı”, Araplar içinse “Felaket”…
1967 Arap-İsrail Savaşı, modern Ortadoğu tarihinde tam anlamıyla bir dönüm noktasıdır. Adım adım tırmanan krizde gücünü ve kapasitesini doğru tahlil edemeyip zafer kazanma tutkusuyla kendinden emin bir şekilde ülkesini maceraya sürükleyen Nâsır’ın diplomatik hamleleri ile Ortadoğu’da etkileri ve mücadeleleri günümüzde de devam eden ABD ile Sovyet Rusya arasındaki nüfuz savaşı diplomasi tarihinde adeta bir ders niteliğindedir.