Maurice Leblanc’ın ustalıkla kaleme aldığı bu eser, zengin betimlemeler ve ince polisiye kurgusuyla okuyucuyu soluksuz bir serüvene davet ediyor. Charmerace Düklerinin görkemli şatosunda başlayan hikâye, bir yanda zarafet ve ihtişamın büyüleyici dünyasını, diğer yanda gizemli olayların kasvetini harmanlayarak etkileyici bir atmosfer yaratıyor. Leblanc, Arsen Lüpen'in zekâ dolu manevraları ve üstün dehasıyla, adaletin ve suçun sınırlarını yeniden çiziyor. Hikâyede öne çıkan "milyonerin kızı" karakteri, narin güzelliği ve içten gelen hüznüyle anlatıya ayrı bir derinlik katıyor. Onun Slav melankolisini yansıtan melankolik ruh hali, roman boyunca hem masumiyeti hem de tehlikeyi simgeliyor. Eser, şaşırtıcı olay örgüsü ve beklenmedik gelişmeleriyle polisiye roman sevenlerin hayran kalacağı bir anlatım sunuyor. Charmerace Şatosu'nda başlayan bu macera, soyluların dünyasına dair ince eleştirilerle dolu. Öte yandan, çalınan mücevherler, gizemli mektuplar ve zekice planlanmış kaçışlarla dolu hikâye, Leblanc’ın sürükleyici üslubuyla birleşerek unutulmaz bir deneyim vadediyor.
Arsen Lüpen, bu romanda sadece bir hırsız değil, aynı zamanda bir stratejist, bir kurnaz oyuncu olarak karşımıza çıkıyor. Leblanc, karakterin hem şeytani zekâsını hem de şairane yanını ustaca dengeliyor. Okuyucu, Lüpen’in peşindeki dedektif Guerchard ile olan mücadelesinde nefes kesen bir düelloya tanıklık ediyor. Şüphe ve heyecanın iç içe geçtiği bu klasik polisiye roman, dönemin atmosferini başarıyla yansıtarak okuyucuyu zamanda yolculuğa çıkarıyor. Maurice Leblanc, bu eseriyle yalnızca bir macera değil, aynı zamanda bir sanat eseri yaratmıştır.