Bir zamanlar kültürel hayatın merkezi olan Beyoğlu’nda, o hayata oyunculukları ile can veren yaşlı bir karıkoca ne o günleri ne de semti terk etmişlerdir. Sadece ünlü bir lokantanın altında küçücük bir odada unutulmuşlardır.
Hayattan düşmüş, anılara tutunmuşlar.
Anadolu turneleri artık bir zaman yolculuğuna, gerçek hayatları oynadıkları oyunlara, konuşmaları repliklere, yalnızlıkları yalınlıklarına dönüşmüştür.
Bir tiyatro eserinin sonundaki gibi hayatın muhasebesine girişmezler ama. Ne de olsa alkışlar işitilmeyecektir böyle bir sonda.
İtildikleri o mezbelelikte, terk edildikleri o anılar zindanında yaşamayı bırakmak mı? Asla!
Nedir peki, başlarına gelen?
Bir sahnede geçer gibi midir hayat? Sahnedekiler hayata dökülebilir mi?
Sahi, Romeo ve Jülyet yaşlansalardı neler olurdu acaba?