Mığdı) köyünde doğmuştur (Kutlu 1979: 421; Yardımcı 1995: 39). Mehmet ve Cemile’nin evliliklerinden dünyaya gelen âşığın bir yaşındayken babası vefat etmiştir (Topbaş 1996: 2-3). On iki yaşına kadar üvey babasının elinde yoksulluk içinde büyüyen âşık, baskılara dayanamayıp annesini yanına alarak Sivas’a göç etmek zorunda kalmıştır. Yaşamını çerçilik yaparak kazanan ve sonraları iş hayatına atılan Gürbüz, bir süre köyün davar çobanlığını yapmıştır (Alptekin vd. 2014: 276). Okuma yazmayı kendi kendine öğrenen âşık, Sivas’ta bir kitapçıdan Ruhsatî, Minhacı, Feryadî, Serdarî gibi âşıkların kitaplarını alıp okumuş, özellikle Âşık Ruhsatî’den çok etkilenmiş ve şiir yazmaya başlamıştır (Topbaş 1996: 6; Kalkan 1991: 321). Askerlik dönüşü Ankara’ya yerleşen Gürbüz, burada ilk önce bir kitapçı dükkânı ve ardından da bir basımevi açmıştır (Bezirci 1993: 159). Evli ve dört çocuk babası olan Gürbüz, 21 Temmuz 2005'te Ankara’da vefat etmiştir (Alptekin vd. 2014: 276).
Ali Gürbüz, çocukluk yıllarında başından geçen olayları, gençlik yıllarında çektiği sıkıntıları ve yaşadığı hayatın derin izlerini şiirlerinde sık sık dile getirmiştir. Ayrıca şiirlerini yazarken Anadolu’da çok okunan halk hikâyelerinden de etkilenmiştir. Özellikle Kerem ile Aslı, Leyla ile