“Kelimeler”siz de bir dünyası var insanın. “Kelimeler”siz de anlattıkları, konuştukları. Bir bakışı var insanın mesela. Bir kare fotoğrafa sıkıştırılmış ama derinliği okyanus, genişliği gökyüzü kadar olan bir bakış. Bir duruşu var mesela. Dağlar gibi dimdik, ağaçlar gibi ayakta olan daimî bir duruş. Bir gürültüsü var insan kalbinin mesela. Bir çağlayanın dibinde duyduklarından daha sesli ve çağıltılı. Bir hüznü var gözlerinden dökülen. Kalbinde derin bir yarası var, soluğundan salınan. Yılların çilesi alnının kırışıklıklarında. O var, bu var. Çok şey var aslında insanın anlattığı.
Ama bunları duyan, gören ve anlayan nerede?