Her şey nerede, nasıl ve neden böylesine değişmiş, tuzla buz olmuştu? Onlar, Sinan ve Simin neden iyileşemiyor, neden bir türlü birbirlerini bırakıp gidemiyorlardı? Şimdi yaşananlar her şeyin sonu muydu, yoksa ortası mı, başı mıydı? Beyni zonklamaya başladı. Kendini, kötü bir yazarın elinden çıkmış bir romana esir düşen kurgu kahraman gibi hissediyordu. O kötü yazarın kurgusunun içinde sürükleniyor, beraberinde Ali’yle Sinan’ı da sürüklüyordu. Bir saatlik uçak yolculuğu ne kadar uzamıştı böyle. Can havliyle, ne aradığını bilmeden elini çantasına attı. Acılarını, umutsuzluklarını tıka basa doldurduğu küçük defterlerden, henüz tam olarak dolmamış olanı geldi eline. Ürkerek, eli ve yüreği sızlayarak ilk sayfalarından birini açtı…