Antropolojinin en büyük isimlerinden Claude Levi-Strauss’un, 1979-2001 arasında yazılmış, daha önce yayımlanmamış ya da kimi zaman yalnızca Japonya’da basılmış bilimsel yayınlarda kalan çeşitli yazılarını ilk kez bir araya getiren Ayın Öteki Yüzü’nde, Japonya’ya aşık bir Levi-Strauss’la karşılaşıyoruz.
“Başka hiçbir etki entelektüel ve ahlaki gelişimime Japon uygarlığı kadar erkenden katkı sağlamamıştır. Gayet mütevazı yollarla elbette: İzlenimciler’e sadakatle bağlı bir ressam olan babam, gençliğinde büyük bir koliyi Japon oymabaskılarıyla doldurmuştu ve ben beş ya da altı yaşındayken bunlardan birini bana verdi. Onu hala gözümün önüne getirebiliyorum: Hiroshige’nin hayli yıpranmış ve kenar boşlukları bulunmayan, deniz kenarındaki kocaman çamların altında gezinenleri gösteren bir tahta baskısı.”
Levi-Strauss bu çocukluk anısından başlayarak Japon medeniyetinin kendisini nasıl tüm yaşamı boyunca etkisi altına aldığını dile getiriyor. Tarihe, ayın görünen yüzünden (Mısır, Yunan ve Roma uygarlıklarından başlayarak Eski Dünya’nın tarihi) değil de karanlık yüzünden, Japon ve Amerikan kültürleri aracılığıyla yaklaşmanın stratejik öneminden söz ediyor.
Ayın Öteki Yüzü, üstadın her deneyim verisinin farklı ses perdelerinde titreşimler yarattığı bir sesler uygarlığı olarak gördüğü Japon uygarlığını, mitolojiden kültürlerin doğasına, Doğu ve Batı düşüncesi arasındaki farklardan sanatların karşılaştırmasına, malzemelerin karıştırılmasına yanaşmayan mutfağından çizimle rengi ayıran ve rengi tekdüze biçimde uygulayan Yamato sanatına, Çin Denizi’ndeki Herodot’tan “dünyaya uyumlanma sanatı”na, tüm renklerine, kokularına uzanarak ele aldığı son derece önemli bir metin.