Uzun zaman önce, “Kopuş” adı verilen bir felaketin ardından, dünya birçok göksel adaya bölünmüştü. Kemer olarak bilinen bu adaların her biri farklı şekillerde gelişmişti; her birinin zamanla kendine özgü bir ilişkisi var gibi görünmekteydi, öyle ki günümüzde birbirinden çok farklı dünyalar bir arada ama ayrı ayrı var olabiliyordu. Ve Kemerlerin her birinde, her şeye gücü yeten bir atanın ruhu yaşıyordu.
Ophélie sarayın o görkemli yüzeyinin altında entrikalar ve siyasi gerilimlerin hüküm sürdüğü sosyeteye adımını atmıştı. Ailesinin Kutup’a gelişi ve Faruk’un talepleri arasında, gizemli nişanlısı Thorn’a güvenmekten başka seçeneği kalmamıştı. Soylular birer birer ortadan kaybolmaya başladığında, Anima’nın okuyucusu olan Ophélie, yeteneklerini kullanarak bu gizemi çözmek
zorunda kalacaktı. Ancak bu görev onu beklediğinden çok daha farklı bir yere götürecek ve karşılaştığı gerçek, hazırlıklı olduğundan çok daha ürkütücü çıkacaktı.
“Oldukça zarif bir üslup, aynı zamanda ince bir mizah anlayışına da yer bırakıyor.”
–LE FIGARO LITTÉRAIRE