Aureli’ye göre asketizm, yaygın olarak anlaşıldığı gibi yalnızca tefekküre dalınan bir hal, ya da dünyadan vazgeçme değil; her şeyden önce, başka bir yaşam tarzı arayışında sosyal ve politik koşulları köklü biçimde sorgulamanın bir yöntemidir. Aureli, asketizmin radikal bir iktidar eleştirisi, bir otonomi fırsatı olarak doğmasına karşın, zaman içinde anlamının nasıl değiştiğini, kapitalizmin mantığından “sosyal” konut kavramına ve minimalist tasarımın ideolojik retoriğine kadar her şeye nasıl yayıldığını gösteriyor. Minimalist tasarımın “az çoktur” mottosu, daima azla çoğu elde etmenin peşindeki kapitalizmin kemer sıkma eğilimleriyle birlikte yeniden moda olurken, asketizm ahlaki bir zorunluluğa ve ideolojik bir auraya dönüşürken, “az yeterlidir” demek bizi statükonun dayattığından farklı bir yaşam tarzına yönlendirebilir mi? Asketizm pratiği, bir baskı aracı olmaktansa kapitalizmin öznel iktidarına direnmenin bir biçimi olabilir mi?
Pier Vittorio Aureli: Project of Autonomy : Politics and Architecture Within and Against Capitalism (2000) ve Possibility of an Absolute Architecture (2011) başlıklı kitapların da aralarında bulunduğu çeşitli yayınları olan Aureli, Architecture Association (AA)’da öğretim üyeliği, Yale Üniversitesi’nde ise misafir öğretim üyeliği yapıyor. Mimarlık-kent ilişkisini irdeleyen Doğma adlı ofisin iki kurucusundan biri.