Yaşam dediğin nedir ki? Bir yürüyüş. Doğuyoruz ilk ayrılığımızı, ilk ağlamamızı yaşıyoruz. İlk ötekimizi tanıyoruz. Bin bir meşakkatle büyürken emiyoruz, anne teninin kokusunu, ısısını duyuyoruz, emekliyor, sonra dikilmeye ve yürümeye başlıyoruz.
Ana rahmindeki müthiş düzenli yaşamın devamını anneyle beraber sürdürürken bir başka öteki, “anneyle birlikte” yaşamın arasına giriyor: “Yeter bu kadar bir olma hali, annen bana ait” diyor ikinci öteki dediğimiz Baba. Bölücü öteki, anneyle bebeğin arasına giren bölücü. Bağımsız kişilik geliştirmenizi sağlayan bir bölücülük bu. O günden başlayarak onun gölgesi hiç peşinizi bırakmıyor. Öyle ki o gölge kimi zaman serinletiyor, kimi zaman üşütüyor.
***
Elinizdeki kitapta yazar, ısıtan, serinleten ve üşüten baba gölgesini betimlemeye çalışıyor...