Nuray Mert, Batı İslâm’ı Çok Sevmişti-Batı’nın İslâm Siyasetleri ve İslâmcılık ’ta, tarihsel siyasal süreçleri göz ardı etmeden, yalnızca Müslümanların yaşadığı topraklarda değil, aksine ve özellikle Müslümanların yaşadığı topraklar dışında İslâm’ın nasıl İslâmcılığadönüştüğünü soruyor, bunda Batı’nın rolüne odaklanıyor. Bu çerçevede özellikle Birinci Dünya Savaşı sonrasında Nazilerin İslâm’ı siyasette nasıl kullandıklarını; Soğuk Savaş döneminde bir “komünizmle mücadele” aracı olarak İslâm’a nasıl şekil verildiğini; “tarhin sonu”nda siyasal İslâm’ın seyrini ve son olarak, Arap Baharı’nda İslâm ve demokrasi, “iyi Müslüman”, “kötü Müslüman” kavramlarını inceliyor, Batı’nın Müslüman toplumlara bakış açısını, yürüttükleri İslâm siyasetleriyle izah ediyor.
İslâmcılığın tarihsel seyrini ulus aşırı düzlemde ele alan kapsamlı ve titiz bir inceleme...
“[...] İslâmcılık ideolojisinin (daha doğrusu ideolojilerinin), ‘İslâm’ın siyasal dili’ değil, dinin tarihsel-siyasal kodlamalardan biri olduğunu dikkate almadığımız sürece, bu ideoloji(ler)in, din referanslı otantiklik iddialarını teyit etmiş oluruz. Diğer bir deyişle, İslâmcılığın ‘din’in/dindarlığın temsili olduğu şeklindeki apolitik tanımı benimsemiş oluruz. Bu çerçevede, İslâmcı ideolojiler, meselelerinin din olduğu iddiası çerçevesinde, kendini
mevcut siyasal kavram ve tartışmaların dışında/üstünde takdim ederken, dinî açıdan yürütülen İslâmcılık eleştirilerinin pek çoğu da İslâmcılığı sorgulamayı dinsel/kültürel alana sıkıştırır.”