Yaptığımız kötülüklerin bir sebebi olabileceğine dair inancımızdı Şeytan... En güçlü kavramlardan biri olan vicdanın panzehriydi. Ve insanların birbirilerinin yüzüne bakabilmesi için ona ihtiyacı vardı.
Bu kitabın ilk bölümü, sizi Şeytan’la yüz yüze getirerek insanlığın içindeki grotesk dışavurumları görmenizde rehber olma amacıyla yazıldı. Bu anlatının nesilden nesle, mitolojiden dine nasıl evrildiğini, içimize attığımız bütün çirkin arzuların Rönesans, Barok ve daha nice dönemle akıma nasıl yansıdığını anlatabilmek için.
İkinci bölümdeyse dini kaygılarla yaratılmış bir başka savaşa, cadılığa yakından bakacağız; doğayla bir bütün hâlinde yaşayan insanların, kötüler ve sapkınlar tarafından nasıl avlandığının hikâyesine.
Özellikle Barok ve Rönesans resminde sanatçıların bu tip konuları nasıl ele aldığını veya nasıl hicvettiklerini birlikte araştıracak, insanlık tarihinin en karanlık uygulamalarından biri olan Engizisyon Mahkemeleri’ni de yine birlikte inceleyeceğiz.
Bu hayatta korkmamız gereken
“asıl” şeyin ne olduğunu hiçbir
zaman unutmamak için…
Ve katledilen tüm “cadılar” için…