Geceleyin ortaya çıkan görme mesafesinin azalması tavukkarası adıyla bilinen bir belirtidir. Nedeni bir A vitamini eksikliğidir. Hastalıktır. Bellek karası ise gece ve gündüz demeden ortaya çıkan ve belli tür yaşantı izlerini kapsayan bir arazdır. Ancak hastalık değildir. Keyfe keder bir haldir. Aslında bellek karası büyük kentlerde yaşayan kentlilere dair bir aksamayı anlatır. Ancak durum kente özgü değildir. Çünkü kentin belleği hep aydınlık, açık ve seçiktir. Üstelik kent, tüm kentlilerinin yaşantı izlerini barındıracak kadar derin ve geniştir. Bellek karası kentin değil kentlinin derdidir. Kimi kentliler belli tür yaşantı izlerine uzak durmak isterler. Düne bakmayı yürekleri kaldırmaz. Kendilerine rastlamaktan korkarlar. Bu insanlarda geleceği dair tek tane de olsa imge yoktur. Düne ait yaşantısını reddederken yaşam ona neden gelecek sunsun ki?
Ankara Altılısı'nın dördüncü kitabı Bellek Karası'nda Yıldırım B. Doğan, 1960'ların ortası ile 1970'lerin sonu arasındaki on on beş yılı konu edinmiştir. Yazar, okurun belleğinin kararmasına izin vermeyen bir anlatımı benimsemiştir. Bir memur ailesi odağında akıyor öykülemesi. Memur ailesi kentin ne kadar içinde ne kadar dışındadır? Kent yaşamının ne zaman içinde ne zaman dışındadır? Nasıl olup da böyle hisseder?
Belleğiniz kararmaksızın içine girebileceğiniz bir roman. Hatta belleğinizde varsa bir kararma ona da iyi gelebilecek bir roman. Belleğinizi ışıkla doldururken belleğinizle barışık yaşamanın hoşnutluğu için okura fırsatlar sunan bir anlatı.