Kadri Gürsel bu kitapta gazeteci olmak ve gazeteci kalmak için verdiği mücadelenin öyküsünü anlatıyor.
Yazdırmamak ve konuşturmamak için çabalayan işbirlikçi medya patronları, tetikçiler, troller, darbeciler, Cumhuriyet’e operasyon, hapislik, gülünç bir iddianame, By-Lock suçlamaları ve bir siyasi dava karşısında yazarın yaşadıkları, aslında sizin öykünüz.
Öyledir, çünkü mesleğinin hakkını vermekte ısrar ettiği için, “üye olmamakla birlikte terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek” ile suçlanıp hapse atılan Kadri Gürsel’in başından geçenler, herkes için bir işaret fişeğiydi.
Tıpkı eski zamanlarda kömür ocaklarında bir emniyet tedbiri olarak tutulan kanaryaların grizu sızıntısını ebediyen susarak haber vermelerindeki gibi, medyanın susturulması da tüm ülke için kötüye gidişin ve krizin habercisiydi.
Artık gazetecilerin ülkeyi yönetenlere soru soramadığı Türkiye’de şimdi savcılar ve yargıçlar gazetecilere soru soruyor: “O köşe yazısını siz mi yazdınız? Silahlı terör örgütlerinden talimat aldınız mı?”
Okur ve izleyiciler de soruyor:
“Onunla program yapmaya nasıl tahammül ettiniz?”
“Hapiste en çok neyi özlediniz?”
Kadri Gürsel elinizdeki kitapta kendisine yöneltilen ilginç ve tuhaf sorulara da cevap verirken okurun zihin dünyasına yeni pencereler açıyor...