"Ben Kimim?" Herkesin kendine bir ara ya da ara ara mutlaka sorduğu soru değil mi bu? Belki de insanın "asıl" sorusu... Leyla Neyzi’yle yaşam öykülerini paylaşan insanlar sa bu soruyu soruyorlar, bu "asıl" sorunun ve cevaplarının izini sürüyorlar. Savaşı sırasında cephede tuttuğu günlükte Türkiyeli bir Yahudi olarak Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasında kalışını, ironi ve mizahla yenmeye çalışan Yaşar Paker... İzmir yangınını anlatırken kimi zaman kozmopolit geçmişi kimi zaman da Türk milliyetçiliğini olumlayan Gülfem İren... Dedelerinin belleği yoluyla Dersimli kimliklerini yeniden keşfeden Metin ve Kemal Kahraman... Dersim ‘38’i yaşam öyküsünün başlangıç noktası olarak alan 1970 doğumlu Gülümser Kalik... Hem kendi toprağında hem de göç ettiği yerde azınlık olan Antakyalı Arap Hıristiyan Can Kılçıksız... Diasporada solcu bir öğretmen çocuğu olarak yetişen ve hem Türkiyeliliğe hem de Hollandalılığa mesafeli duran Özgür Canel... Bu yaşam ve kimlik öykülerinin odağında, "ulusal kimlik" duruyor. Türk ulusal kimliğinin nasıl aynı anda kapsayıcı ve dışlayıcı olduğunu görüyorsunuz. Leyla Neyzi’nin 1996-2003 yılları arasında yaptığı sözlü tarih görüşmelerinden yola çıkarak yazdığı yazılar, ulusal kimlikle ilgili tartışmalara katkıda bulunmanın yanısıra tarih ve bellek arasındaki ilişkiyi de irdeliyor. Sessizleştirilenlerin seslerini duymak, yaşanmış tarihle yüzleşmek için...