Beng ü Bade, Fuzuli’nin 444 beyitlik bir kısa mesnevisi. Mesnevi sözünden umumiyetle Mevlana’nın eseri akla gelmekle beraber esasen mesnevi, doğu edebiyat mecrasının nazım türlerinden biri. Fuzuli’nin Beng’i (Esrar) ve Bade’yi (Şarap) kişileştirerek, kendileri ve birbirleri hakkında konuşturduğu bu küçük mesnevisini daha önce Bal Kaşığım kitabıyla tefekkür alemine yelken açan Murat Kaymaz Dresden nüshasından hazırladı. Okuyucu, Beng ü Bade’de, bu ikisi dışında pek çok mücerret karakterin, gayet müşahhas maceralarında onlara yarenlik edecek. Şarabın hizmetinden asla geri durmayan Meze’yi, kahır ateşinde yanan Kebab’ı ve daha nicelerini tanıyacak. Onları tanırken de belki sık sık “…evet Şarap tam da kendinden bekleneni yaptı yahut vay hain Boza, zaten mayasının bozukluğundan belliydi…” diyerek sırlara vakıf olacak. Ve bütün bunları ancak şairin dehasıyla, bizim için başka bir alemden, şiirin ülkesinden devşirmesiyle bileceğiz. Gidip de toplayana aşk olsun, ama gidemeyen için de çerçinin küfesinde taşıdığı yemiş helal olsun.