Behiç Ak, çok sevilen roman koleksiyonunun yeni kitabında, yine felsefi ve toplumsal bir konuya ustaca değiniyor. Hikâyelerin ve sanatın, toplumların değişiminde oynadığı rolü, mizahla harmanladığı katmanlı bir kurguyla anlatıyor. Dünyanın en sıradışı berberinin koltuğuna oturan çoluk çocuk, kadın erkek herkes, kendini adeta sihirli bir tiyatro sahnesinde buluveriyor; bir hikâye anlatılıyor ve oyun başlıyor. Sanatsız bir hayatın dünyayı nasıl durgunlaştırdığını gözler önüne seren roman, her yaştan okuru sıradışı bir düşünce evrenine davet ediyor.
Öğretmen Ferhunde Hanım, sigortacı Sadi Bey ve oğulları Haluk, İstanbul`dan, küçük bir kasabaya göç ederler. Başlarda sıkıcı görünen kasaba, Haluk berberi keşfedince renklenmeye başlar. Berberlik hünerini hikâye anlatıcılığıyla birleştirmiş İsmail Bey, dükkânındaki yeşil papağanla da konuşabilmektedir. Haluk, yeni arkadaşı Meneviş`le birlikte, tepedeki koca gri binanın, tiyatrocu Turhan Bey`in ve filozof papağanın gizemini çözmeye uğraşır. Üstelik, okuldaki çizgi film atölyesini de tamamlamak zorundadır…