Gazetecilik bir gönül mesleğidir. Zordur, meşakkatlidir, ama âşık olursan bir daha bırakamazsın. Evini, eşini, sevgilini bırakır, haberin peşinden gidersin.
Yeri gelir vurulursun, yeri gelir hapse girersin ama ondan yine de kopamazsın.
Hedef olursun: bazen siyasetçilere, bazen teröristlere, bazen mafya babalarına…
Ama gazeteci dediğin, iktidar sahiplerinin sesi olmaz, güçlünün yanında durmaz; hep gerçeğin peşinde koşar. Bu temel ilkeyi 70 yıl önce Hürriyet gazetesinin kurucusu Sedat Simavi şöyle ortaya koymuştu:
“Kalemine daima efendi kal, uşak olma. Mecbur kalırsan kalemini kır ama sakın satma.”
İşte bu kitap; bu yaşamsal ilkeyi kılavuz edinmiş bir genel yayın yönetmeninin anılarından oluşuyor. Bu anılar aslında o dönemin Türkiyesi’ni de anlatıyor.
Özellikle 1994 yılında Akşam gazetesinin yeniden yayımlanmasıyla hızlanan olaylar, bu grubun çıkardığı Güneş gazetesinde yaşananlar…
Üç devir bir arada: Ilıcaklar dönemi, Çukurova Grubu patronu Mehmet Emin Karamehmet dönemi ve sonra BDDK üstünden iktidar yanlısı bir şirketin Türk Medya’ya sahip olması dönemi… 28 Şubat sürecinin medyaya yansımaları… Medya oyunları ve oyuncakları…
Bütün bunları, 17 yıl Güneş gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliği’ni yürüten Murat Büyükçelebi’nin kaleminden okuyacaksınız. Ve yaşananlara inanamayacaksınız…
Ek olarak, bu dönemlerin usta gazetecilerinden çok ilginç anılar bulacaksınız.