1930’lu yıllar, Paris. Quatre Vents Sokağı’nda Rus mültecilerin uğrak yeri olan bir Rus restoranı: Tari-Bari. Ve müdavimler arasında dikkat çeken, “katil” lakaplı bir adam: Semyon Semyonoviç Golubçik. Bir gece, Golubçik hayatını anlatmaya başlar. Sahiden de birilerini öldürmüştür: “Bu benim lakabım, ama bir yandan pek o kadar yakıştırma da sayılmaz. Uzun yıllar önce bir adam öldürdüm, o zamanlar bir de bir kadını öldürdüğümü sanıyordum.”
Hiç bitmeyecekmiş gibi sonsuzluğa uzanan bir gecede, bir adamın yaşam yazgısına tanıklık eder Tari-Bari müdavimleri. Çarlık Rusya’ sının yaşam koşullarında bir prensin evlilik dışı oğlunun, babası ve toplum tarafından kabul görmek için verdiği hırslı mücadele, bu mücadele uğruna sürüklendiği gizli teşkilat casusluğu, hastalık derecesinde bir tutkuyla bağlandığı bir kadınla tümden içinden çıkılamaz hale gelen bir ihtiras, intikam ve nefret girdabı.
Roth, güçlü psikolojik betimlemeleriyle ördüğü romanıyla, bireysel yazgının toplumsal olandan bağımsız düşünülemeyeceğini çarpıcı bir anlatımla göz önüne sererken “iyi” ve “kötü” gibi değerlerin de ne denli sorgulanabilir olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.