Harb-i Umûmide Hatırât-ı Askeriyem "15 Kânunuevvel Pazartesi. Erkenden çadırın kapısındaki yalvarma ağlama sesleri arasında dışarı çıktım. On bir asker can çekişiyor. Ah bu soğuk, uğursuz soğuk. Elimizden bir şey gelmiyor. Hepsi de hemşeri. Doktor da çıktı, baktı baktı da başını yumruklamaya başladı. Ağlıyor, "Ne yapayım oğlum ben de sizin gibiyim. Bu halleri düşünmeyip de bu işe teşebbüs edenler kahrolsun" diyor. Zavallılara hiçbir yardım edilemiyor. Çünkü malzeme eksik. Birer birer ölüyorlar. Bu manzaranın asabımda yaptığı tesirleri tarif edemem. Düşündüm ve kararımı verdim. Bugün ve yarın olacak olan harbe katılacağım. Belki arzu ettiğim ölüme kavuşacağım. Belki de hatıram burada bitecek, kim bilir dağlar başında binbir güçlükle yazdığım hatıracığımı kim alacak, ihtimal çürüyecek. Yok, yok inşaallah bir ele geçer de okunur. Ve benim gibi bedbaht bir askere acırlar. Sevgilisinden uzak âşıklar gibi boyunları burulmuş Kafkas doruklarının eteklerinde, esaret zincirleri altında inleyen kardeşlerimi görmeden öleceğim." Ali Rıza Eti (1887-1950) Erzincan'ın Kemaliye ilçesinde doğdu. Eğin'in tanınmış ailelerinden Hacı Ahigiller'dendir. Babası 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'na ('93 Harbi) binbaşı olarak katıldı. Ali RızaEfendi rüştiyede okudu. Birinci Dünya Savaşı başladığı sırada Eğin'de ticaretle uğraşıyordu. Sarıkamış Harekâtı'na seferberlik emriyle katılarak, ağabeyinin orduda sıhhiye müfettişi olması nedeniyle 102. Alay'ın İkinci Taburu'nun, Sıhhiye Bölüğü'nde onbaşı olarak görev yaptı. 3 Ağustos 1914 - 18 Şubat 1915 tarihleri arasında tuttuğu günlüğü, Eğin'den, Doğu Cephesi'nin Erzurum kesimine uzanan yürüyüşüyle, kimi zaman Rus sınırının öte yanına dek uzanan cephe savaşlarına dair ilk elden tanıklıklar sunar. Hatıraları cephe gerisindeki gündelik olaylar bakımından da zengin ayrıntılarla örülüdür. Sarıkamış'tan döndükten sonra İkinci memurluğu yapan Ali Rıza Eti, 1939 yılında İstanbul'a tayin edildi. Vefatına kadar İstanbul'da yaşamını sürdürdü.